HAYATIN SAYILI VE SAYISIZ GÜNLERİ
Yukarıdaki fotoğrafta sanırım Tıp Fakültesinde olduğum 23-24 yaşlarım. Bir yaz tatili belli .Kendimi güneyde bir yerlere atmışım. Bir traktör otostopu ile bir yerden biryere gitmeye çalışıyorum. Mutluluğumun yüzümden okunduğu ortada. Bir de şarkı tutturmuşum. Değme keyfime. İşte sanırım bu sayısız günlü hayatımı, ya da hayatın böyle olduğunu algıladığım günleri anlatabilecek en güzel fotoğraflardan birisi. Aslında hepimiz hayatı genelde böyle yaşıyoruz. Ölümü ya da aslında hayatta sayılı günümüz olduğunu hiçbirimiz aklımıza getirmeyiz. Normali de bu zaten. Öteki türlü çok zor olurdu.
Ama bazen hayat benimkisi gibi çok özel bir durum çıkarır karşımıza: Aynı benim başıma 10 Mayıs 2011 tarihinde gelenler gibi. Gözlerimde hafif sararma, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma gibi ‘sanırım sarılık oldum ben’ diye başlayan bir sürecin sonunda karaciğerime yaygın metastaz yapmış bir kanserim olduğu ortaya çıktı.
İşte aslında o anda sanki 45 yıllık bir hayatım bitti ve yeniden artık ne kadar gideceğini bilemediğim yepyeni ‘sayılı günlerli’ bir yaşam başladı benim için. Önceki hayatımdaki bütün taşların, önceliklerin, beklentilerin hepsi bir anda hızla değişiverdi. Önceki hayatımda hoyratça oradan oraya savurduğum gövdem bir anda en kıymetli varlığım oldu. Onun bir gün, bir ay, bir yıl daha güçlü kalabilmesi inanılmaz bir önem kazandı. Önceden hiç bitmeyecek sanılan sayılı günlerimizin, artık çok da çabuk bitebileceğini bilmek sahiden yeni, bambaşka bir hayat aslında. Sanırım kanserli günler insana en çok bunu hissettiriyor:Sayılı günlerli yeni bir hayat…
Sevgili kardeşlik,
Blogun , herzamanki gibi herkese yönelik; kişisel değil, kendi hayatını bile anlatıyorken, bizlerinkileri de ortaya döküyor oluşun senin kaleminin ve birikiminin bir sonucu elbette. Toplantılardaki sahne hakimiyetini ve sunu yeteneğini bir yandan içten içe kıskanırken, öte yandan bu yetenekli kardeşimin 1 yıldan az bir süre gibi çok kısa sayılabilecek bir zaman önce tanıdığım ama en sevdiğim dostlarımdan biri olman da beni pek keyiflendiriyor bilesin. İşte blogun da en az topluluk önünde yaptığın doğal konuşmalar gibi : Net, akıllarda bir tad bırakan ve güzel şeylere yönlendirici.
Neyse,Şu “işler”dediğin bahaneleri bırak da bir an önce aramıza gel. Çok özledik…
Ridvan’cim,
Blog super bir fikir. Dogalligini ve ictenligini hep cok sevdim.
Burada kendini asmissin. Iyi olduguna sevindim. Fotolar da harika.
Devam.
Bu da gececek insallah.
Sevgiler
Dido kardes
çok güzel bir fotoğraf Rıdvan Hocam,o zamanlarda şimdiki gibi yaşamayı seven,enerjik,hayat dolu biri olduğun her halinden belli.en kısa sürede tekrar aramızda olup engin tecrübelerinle bize yol göstermen dileğiyle…kib,görüşürüz
Rıdvancığım, beni bilirsin internetle bilgisayarla işim pek olmaz. Günler sonra maillerimi açtığımda karşımda mailini görünce okumadan edemedim .Sen nasıl bir adamsın böyle bir süreci bile hikaye gibi anlatıyorsun . ne diyebirim herşey bizler için . senin yaşama sevincin herşeyin üstesinden gelir ben buna eminim . İyi dileklerim ve dualarım seninle
Çok uzak diyarlarda birkaç birayı ve sohbetli geceleri paylaşmış olduğum için şanslı sayıyorum kendimi şimdi.. Ancak bira olmasa da sohbetleri yine de yaşatacağına inancım sonsuz. Bu badireyi de atlatacağını biliyorum. Sevgiler…
Değerli Dr.Rıdvan ŞAHİN
Sizinle aslında tam bir tanışıklığımız yok, ancak Aile Hekimliğine geçiş sürecinde(özellikle) yaptığınız akılcı ve yapıcı yorumlarınızla, Oktay RİFAT’ın bir şiiri ile başlayan iletinizle ve birde İlaç Muafiyet Raporları ile ilgili hafif atışmamızla tanıdım bu entellektüel meslektaşımı. Bir süredir göremediğimiz iletilerin sebebi ortaya çıktı,bir an önce sağlığınıza tamamen kavuşmanızı canı gönülden dilerim.
‘Bana hiç görmediğim
bir çiçek adı söyle
Bir değil birkaç değil
binlerce bir yaşam boyu
besledim onu
Büyütüp can verdim gözlerimde
Bana bir giz gibi
bir çiçek adı söyle
önümüz yaz
menekşe değilse ne?’
Edip CANSEVER
sevgili Rıdvan,
geçmiş olsun dileyecekleri nezaketle bloguna yönlendirmen çok iyi bir fikir gerçekten. insanın ufkunu açan yazılarını çocuklara da okuttum. böyle ani bir günem değişimini çok iyi tolere edebildiğini görmek ilk üzüntünün ardından beni teselli etti. Bu süreci en rahat şekilde atlatabilmeni diliyorum, yapabileceğimiz bir şey varsa öğrenmek isterim.
Acil şifalar…
Not: şiirler paylaşmak ne iyi olur burada zaman zaman, gönlüne sağlık Ahmet bey… O zaman ben de İsmet Özel’in “Yıkılma sakın” ın unutulmaz girişini anımsadım…
‘Sana, durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimneler
kelimeler;
bazısı tüyden, bazısı demir
çünkü seni dik tutacak bilirim
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden
parıldayan şiir… …’
Rıdvan cigim, uzunca bir süredir habersiz kalmışım ben.Bizlerden yaşca çok olmasa da sorun çözmede ve akılda bayağı ağabeysin.En doğru tercihlerle, en akılcı çözümlerle bu işi de yine sen halledersin söyliyim abi!Bir de senin işler hep yolunda gider, bu zahmetli günleri hatırlamazsın bile bak gör inşallah.Eşin ve kızın büyük nimet bu bir gerçek.Buna sahip olmak OK!Ancak bu meslekte hemen hiç kimseye nasip olmayacak bir önderlik ve aile reisligi durumun var ki nerdeyse “seni sevmeyen ölsün” dozunda.Seni çok seviyor, acil şifalar diliyorum canım arkadaşım.
kelimeler kifayetsiz, söylenecek tek bir kelimenin bile bir önemi yok artık ne yazıkki rıdvan doktor artık aramızda değil ve hepimiz çok üzgünüz duyduğum zaman inanamadım o hayat dolu adam bize hayat veren adam şimdi aramızda değil ama bişeyden çok eminimki şuan cennetin en güzel köşesinde olmalı…Dilerim allah tüm günahlarını affetsin ve cennetine alsın dualarımız rıdvan doktorla hepimizin başı SAOLSUN…